30 Haziran 2011 Perşembe

AŞK KENDİMİZİ TEMİZE ÇEKMEYE YETER Mİ???


Yıllar önceydi, annemin teyze kızının Ankara'ya geldiğini öğrenince teyzemin kızıyla ziyaretine gitmiştik. Çok ağır bir hastalık geçirmişti ve buna bağlı olarak konuşamıyor, hareket etmekde çok zorlanıyor, kendi kendine hiç bir işini yapamıyordu. Bakımlı durumdaydı. Geçen uzun zamandan sonra onu ilk görüşümdü ve hiç de hatırladığım gibi değildi. Hastalık ve yıllar onu çok yıpratmıştı. Çok üzüldüm onun için. Ama o gün hayatıma bir güzelliği de kattı; Nermin Teyze'nin eşi ona bakıyordu. Elinden tutarak bizimle yemek yemesi için masaya getirdi, yemeğini yedirdi, yemek sonrası kişisel temizliğini yaptı ve bütün bu süreç boyunca onunla konuştu. Hem de ne konuşma, sesindeki sevgi tınıları hala kulaklarımda, sevgisi sesindeydi ve devamlı ona bakan gözlerindeydi.


O gün Ahmet enişteye hayran kaldım. Sevgilerine, birbirlerine olan aşklarına bayıldım. Nermin Teyzem de konuşamasa da, tam olarak tutamasa da, elleriyle ve gözleriyle eşine olan sevgisini o kadar güzel anlatıyordu ki! Hala o anlar gözlerimi dolduruyor!


Sonrasında bu durumu bir çok kişiye anlattım. Burada farklı olan bana göre bir erkeğin bütün aczine rağmen aşkını, sevgisini hiç yitirmeden her türlü bakımını üstlenmesiydi. Çünkü bizim ülkemizde bir erkeğin bakıma muhtaç bir yakınına bakması alışıldık bir durum olmadığı gibi genel olarak bu kadına yüklenilmiş görevdir. Bakımlı olan kadın gençse kocası çoktan ayrılmış olur(istisnalar elbette var ama adı üstünde istisna) ve toplum bunu sorgulamaz bile, olması gereken buymuş gibi. Eğer kadın yaşlıysa genelde kız çocuklarının veya gelinlerinin bakımı altında olması gerektiği kabullenilmiştir. Yaşlı veya genç erkek çoktan farklı bir hayat kurmuş olur kendine. O yüzden Nermin Teyze ile Ahmet enişte benim için çok özel insanlar oldu. O hasta günlerinin birinde ziyaretine giden teyzem, ikisini yüzyüze olacak şekilde birbirine sarılmış uyur bulmuş. Gençliklerinde dillere destan olan sevgileri hayatlarının sonbaharında daha bir devleşmiş ve onları tanıyan herkesi etkilemişti. Nermin Teyze öncelikle bu dünyadan göç etti ve bir kaç yıl sonra ise enişte. Şimdi ahirette birliktedir diye umut ediyoruz.


Bu gün gazetelerde Ali Taran- Ayşe Yılmazer haberlerini okudukça hep aklıma geldi, Nermin Teyze ile Ahmet Enişte. Herkes Ahmet Enişte olamıyor, hele bu haberler gösteriyor ki, insan olarak devleşme fırsatını çoktan kaçırmış, Ali Taran, ne yazık!! O pek mutlu gülümsemiş objektiflere ve ben onlara bakarken soruyorum kendi kendime; "hadi aşk bitti, sevgi bitti de insanın kendine saygısı da mı bitti? Sadakat, vefa denen duygular hükmünü çoktan kaybetti mi?" diye:(( Bütün bu güzel hasletleri peynir, ekmek misali yiyip bitirdiğimiz dünyamızda "aşk" diyoruz, temize çekmek için bütün kirlenmişlikleri. Evet ya,  "aşk" kendimizi temize çekmek için yeterli mi???

21 Haziran 2011 Salı

Ali Kaptan'a Ödül Verilmesin!!





"Öyle Bir Geçer Zamanki" dizisini ilk başladığında bir kaç bölümünü seyretmiştim ve üst üste gelen felaketler zinciri ve acı karşısında pes ederek takibi bırakmıştım. Bu diziyi takip etmek için mazoşist olmak bir mecburiyet haliydi, bana göre. Her ne kadar takip etmesem de gerek televizyonda dönen fragmanlarıyla gerekse sohbet ortamlarında takip edenlerle bir şekilde muhatap olunca az çok neler olduğunu istemesem de:( öğrenir oldum. Bu akşam ise merakdan sezon finalini seyrettim. Gerçi fragmandan sonun nasıl olacağı belliydi ama galiba kayıtsız kalamadım:)

Ben bunları yazarken Ali(denen şerefsiz!!) Balıkçıyı vurmuş, annesi de Ali'yi vurmuştu ve reklam arası verildi. Belli olduğu üzere Ali'den hiç haz etmemekteyim. Gerçi kim haz ediyor ki!

Dizide felaketler hep üst üste geliyor evet ama biliyorum ki, bu dizi senaryosunda yazılanların benzerleri günümüz yani 2000lerin Türkiye'sinde parça parça bir çok kadının ve insanın başına geliyor. Bu hayal camı üzerinde görünense bunların toplamı.

Gün geçmiyor ki, bir kadının eski kocasından şiddet gördüğü veya öldürüldüğü haberi gazete sayfalarında yer almasın, bu ülkede. Evlilik içinde yaşananlara daha sıra gelemiyor bile:((

Biz eski diyoruz ama bu adamlar nasıl bir sakat kafaya sahip ki, kendi boşasa da eski karısını "eski" olarak göremiyor. Hala onun mülkünde olan bir şey, kadın. Bu yüzden o kadının hayatına yeni bir adamın yer alması katliam sebebi. Aslında Türk toplumunun genelinde kadının varlığı ve bireyliği konusunda oldukça sakat kabuller ve yaklaşım var. Bu durum sadece okumamış kesimde değil pek iyi şekilde okumuş, üniversite bitirmiş ve gelir açısından üst düzeyde bir çok insan içinde geçerli.

Diyelim ki kadın kocasından ayrıldı ve boşandı, özellikle çocuğu varsa attığı her adımda ve yaşadığı her anında "eski" kocasının tacizleriyle yaşamak zorunda kalabiliyor. Adam, kadını kendine bir nev'i mecbur kılmak için çalışmasına dahi karışabiliyor, Cemile ile Ali Kaptan da görüldüğü üzere. Başka birisiyle yeniden evlenmesi ise düşünülemez bir şey. Hatta diyelim ki, kadının kocası ölse dahi bu seferde kadının yeniden evlenmesine çocukları, kocasının ailesi, kendi ailesi derken bilumum kişiler karışabilmekte ve bu engellenmekte. Bizim ülkemizde kocası ölen veya boşanmış kadınlar eğer maddi anlamda muhtaçlıkları yoksa benzer yaklaşımlar nedeniyle yalnız yaşamak durumunda kalıyorlar ve o kadar çoklar ki! Çevrenize bakın isterseniz:) Hatta bu insanlara yeniden evlenmekten bahsettiğiniz de, bu yaklaşımı ne kadar içleştirmişlerse, hemen karşı çıkan kendileri oluyor, malesef.

Kadının mülk sayıldığı anlayışın değişmesi lazım. Evet, biraz biraz değişiyor ama toplumun kadını bir insan, birey olarak görmesi, kendi hayatı hakkında karar verme ve uygulayabilme yetkisine sahip olabilmesi için hala katedilmesi gereken uzun ve bir o kadar meşakkatli bir yol var. Umarım ki, bu süreçde daha az kadının canı yansın, çocuklar olumsuz etkilensin....

Bu arada Ali Kaptan denen karakteri canlandıran Erkan Petekkaya'ya bu rolündeki başarısı için ödül üstüne ödül verilmekte. Yani en azından en son Altın Kelebek ödülü aldığını gördüm ve bu ödülleri verenlere çok kızıyorum. Böyle bir karakter pek matah bir şeymiş gibi sunuluyor, malesef. Halbuki ona gelene kadar başarılı olan nice başka karakterleri canlandıranlar var ve bu toplum her geçen gün çılgınca kendini uçuruma doğru fırlatırken "olumlu"laştırma adına daha düzgün karakterlere ödül verilebilir diye düşünüyorum. Ayrıca bu karakter ne kadar güzel yansıtılırsa yansıtılsın-ki Erkan Petekkaya'nın buradaki oyunculuğunu beğenmiyorum- gerçek hayatta o ödülü hak eden çookkk Ali Kaptanlar var, onlara verilsin.

resim