Son dönemde gündeme kapadım, kendimi. Haberleri izlemiyorum, gazetede ciddi haberlere bakmıyorum bile.
Hep aynı geliyor nedense. Çocuklar uyuduktan sonra bazen televizyonda gezinirken rastlıyorum bir kaç kişiye, pek hararetli şekilde tartışıyorlar, gecenin kaçında. Hemen atlıyorum, zaten hep aynı kişiler ve aynı konular. Diyorum ki, kendi kendime; boşuna bu tartışmalar, siz kabul etsenizde etmesenizde hayat devam ediyor ve kim söz ve iktidar sahibiyse onun dediği oluyor. Galiba muhalif kimliğimde ve bir şeyleri değiştirebileceğim duygusu ve inancında aşınma yaşıyorum. Fazlasıyla kendi içime döndüm. Bundan memnun değilim ama değiştirmek içinde gücüm yok. Bu böyle gitmez, biliyorum. Tekrar değişip aslıma döneceğim ama o zamana kadar böyleyim.
Hatırladığım haliyle buraya almak istedim resmini.
Geçen pazar Ayşe Arman'ın Arman Kırım'la yaptığı röportaj beni etkiledi. Arman Kırım ve o röportajda söyledikleri hakkında yazmak istiyorum ama kafamı toparladığımda. Büyük oğlumun dediği gibi:) kendime not; Arman Kırım hakkında düşün ve yaz. Tabi önce bazı kitaplarını da okumam lazım. Bu arada Arman beye Allah'tan rahmet ve ailesine sabırlar diliyorum. Bu ülke için de önemli bir kayıp:((
Hastalığını öğrendiğimde onun için üzülürken bu hastalığın kötülüğü hakkında düşünmeden edemedim. Hastalığın adı ne olursa olsun, insanı acıtan ve solduran bir şey. Ancak tedavisi bilinen ve iyileşme ihtimalinin yüksek olduğu hastalıklar karşısında biraz daha umut dolu olabiliyoruz. Ama bu illetin hangisi olursa olsun, uzun ve acılı tedavi süreci bile hastanın çevresindekilere bile acı veren bir durum. Maddi imkanların fazlalığı bu hastalığa yakalanmayı engellemediği gibi bazen erken teşhisi bile sağlayamaması düşündürücü. Ceyla Gölcüklü de yaşanılan gibi. Arman beyde de geç teşhisin getirdiği bir sonuç yaşanmış, görünen o ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder